Neden sen de blog tutmalısın? Bu devirde blog yazmak
- Handeliko

- 24 Eki
- 3 dakikada okunur
Herkes hayatında en az bir kez bir kişisel blog açmalı kendine. Sen de öyle.

Sen, evet sana diyorum, bence sen de bir blog açmalısın.
Belki zaten açmışsındır yıllar önce, bir kontrol et bakalım duruyor mu yerinde diye. Ben yazamam ya da yazdıklarımı paylaşamam gibi şeyler geliyor sanki kulağıma. Blog yazmak zor mu gelirmiş insana? Ya da belki "Yazıyorum ama yeterince iyi mi?" gibi saçmalıklar… Eğer böyle şeyler söylüyorsan şu an içinden, zihninin söyledikleriyle kulaklarımın duyduğu aynı değildir umarım.
Son yıllarda birileri sosyal medyayı ve üretmeyi tekeline aldı sanki. Influencerlar türedi. Yazarlar farklılaştı. İnsan sosyal medyada bir fotoğraf paylaşırken bile bu benim haddime mi diye sorar hale geldi. Sanki belli türde içerikler, paylaşımlar belli başlı insanlar tarafından yapılır, Instagram postlarına o uzun metinler ancak kendine yazar diyebilenler tarafından yazılır.
Yok böyle bir şey. Hatta olmasın da. Ama olmasın diye sen de bir adım atmalısın ve katılmalısın bana.
Benim gibi insanlar var hala ve biz kişisel, gerçek şeyler okumayı seviyoruz.
Hatta son zamanlarda etrafımızı saran mükemmellikten, yapaylıktan ve samimiyetsizlikten o kadar bunaldık ki leş gibi amatör şeyler okumak ruhumuza sanatın en üst mertebesinden bir yudum almak gibi tatmin veriyor. Gerçekten bak, varız biz ve okuyoruz böyle şeyleri. Aynı tornadan çıkan yeni nesil instagram gönderilerini değil, içten gelen gerçek bir deneyimi seviyoruz. O gönderinin altında minik bir metin görünce gülümsüyoruz. Yazanın kim olduğuna bakmıyoruz, hatta hoşumuza giden şeyde iddialı veya isim yapmış biri değilse tadından yenmiyor, inanır mısın? Nasıl desem, tatlı bir çilek gibi, ağızda lezzetle dağılıyor sanki. Yüzde yüz gerçek insan yapımı bir parçacık, boğulmak üzere olduğumuz petrolümsü içerik denizinde.
Sadece yazmak da değil, fotoğraf çekiyorsundur belki.
İlla tatile gidince fotoğraf paylaşılmaz. Her fotoğrafta insanları sana hayran bırakacak havalı bir şey olması da şart değil. Hayat irili ufaklı bütün detaylarıyla güzel. Sen belki tatilden fazlasını görüyorsun baktığında. Çek, paylaş. Daha çok çek ve daha çok paylaş.
Hani derler ya fotoğraf çekmek ânı öldürüyor diye. O ânı yaşamak yerine fotoğrafa odaklanıyormuş insan. Çok klişe bir ifade. Bazı durumlarda doğru olsa da çoğu zaman yanlış bence. Fotoğraf çekmeye başladığında, hayatı da böyle görmeye başlıyorsun. Fotoğrafı çekilecek şeyler aramakla devam ediyor sonra bu süreç, etrafına farklı bir gözle bakıyorsun. Daha çok fark ediyor, daha iyi yakalıyorsun.
Yazmak da öyle.
Başta sadece yazmış olmak için yazsa bile insan; sonra dönüp içine, kendine bakıyor yavaş yavaş ne çıkarsam diye. Hayatına bakıyor ne hikayeler yaşamışım diye. İnsanlara bakıyor neler neler barındırıyorlar diye. Yazmak için yazmaya başlamak bile sonrasında “hayata yazmaktan bakmak” benzeri bir gözlük getiriyor beraberinde.
Çizmek de diyebilirsin sen buna.
Aç bir çizim hesabı Instagram’da. Önce doodle denen ufak basit şeyler paylaş. Bak bakalım, kaç kişi beğenmiş? Biri belki altına sıcak bir yorum bırakacak. Bir sonraki denemeni merak eden biri olacak. Belki de sadece her gönderini beğendiği için fark ettiğin biri, sana yenisini üretmek ve paylaşmak için ilham olacak; seninle doğrudan iletişim kurmasa bile anlayacaksın, orada bulunacak. Bu kez şevkleneceksin ve başka şeyler yapacaksın. Ya da belki kendine göre olmadığını görüp başka bir şey üretmeye geçeceksin. Arkanda tatlı yorumlarını güzel anılar olarak bırakarak.
Bence sen de yazmalısın. Fotoğrafını çekmelisin. Çizmelisin. Ve paylaşmalısın. Bir blog tutmalısın. Kendini anlatmalısın. Sen kendine has, ne kadar eşsiz, biricik bir insansın!
Herkes Nobel ödüllü yazarları mı okuyor sanıyorsun?
Bazılarımız artık senin yazacağın gibi şeyler arıyor. Bak ben çocuk kitapları editörüyüm, yıllardır kaç kitap üstünde çalıştım, yayıma hazırladım. Piyasa ürünü standartlarında çok şey tükettim de ürettim de. Ama hiç gocunmadan söylüyorum, normal insanların kendilerinden bir şeyler ürettiğini görünce atlıyorum üstüne. Bulmaya çalışıyorum. Daha çok tüketmek istiyorum. Kaydediyorum. Takip ediyorum. Not ediyorum bir yerlere.
Kim okuyacak diye hiç düşünme. Ben ve benim gibiler, merak etme, seni bulacak ve okuyacağız. Instagram’daki o saçma fotoğraf dizine gülenler olacak aramızda.
Sana söylüyorum.
Evet, sen. Şu anda yüzü hilal gibi parlayan sen. Bi’ hoşuna gitti değil mi senin de? Gayet ciddiyim ve hatta talep ediyorum, sen de yazmalısın. Belki unuttuğun bir sayfan vardır, açıp bakarsın. Kaybolup gittiyse üzülme, yenisini açarsın. Ben ne yazarım ki deme. Yazarsın. Kim okuyacak dersen de merak etme, ben arada bakarım.
Ee, ne diyorsun? Denemeye var mısın?




Yorumlar