Ayaklarımdaki kökler nasıl çıktı?
- Handeliko
- 14 Haz
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 24 Haz

Bir dam, dört duvar
İşimden ayrılıp baharı ve yazı geçirmek için annemin memleketine, Fethiye'ye geldim. Ailemle birlikte kalıyordum, niyetim bir süre daha böyle devam etmekti. Fakat evdeki kişisel alanım yok denecek kadar az olduğundan bahçedeki boş alana Roald Dahl'ın yazı kulübesi gibi küçük, derme çatma bir çalışma kulübesi yapmaya karar verdik.
Bir kendin yap projesi olacaktı. Babam hobi seviyesindeki marangozluk hünerlerini konuşturacak ben de ona yardımcı olacaktım. Sonucunda başımda bir damı etrafımda da dört ahşap duvarı olan, başka da bir şeyi olmayan bir alanım olacaktı. Sonrasında küçük göründü bu proje gözümüze. Başlamışken bir de bazen yorulup uzanmak istediğimde kullanabileceğim bir yer yatağı atabileceğimiz bir yer olsun dedik ve daha büyük bir şey, kulübe yerine bir oda yapmaya karar verdik.
Sonra bir oda fikrinden de çıktık. Prefabrik bir konteyner ev neden olmasın diye düşündük. Ucuz ve kullanışlı. Hem içinde tuvaleti, banyosu ve yalandan da bir mutfağı var. Tek göz odasının bir köşesine yatak atılır, diğer köşesine de çalışma masası yerleştirilir. Daha ne olsun? Zaten fazlasına da gücümüz yetmez, küçük bir kulübeden çıktık yola, bu bile biraz lükse kaçmak oldu son kararla.
Ahşaba dönmek
Sonra konteyner evlerin ne kadar sağlıksız olduğunu öğrendik tesadüfen. Hatta biri hiç yapma daha iyi gibi bir yorum bile yapmış galiba. Sonra daha sağlıklı bir malzemeye, ahşaba kaydı gözümüz. Ahşap tiny house yapan bir yere gittik, tek göz oda için fiyat aldık. Sonucunda da Amerikan mutfaklı salonunun dışında normal evlerdeki boyutlarda bir yatak odası, bir de A şeklindeki çatısıyla bir asma katı olan gerçek bir minik ev yaptırmaya karar verdik. Ailemle elimizde hazırda bulunan tüm parayı toparladık, hızlı ve ani bir şekilde bana bir ev yaptırmak için gidip anlaştığımız yere vakit kaybetmeden yatırdık.
Tatil değil, hayat
Ben de bütün bunların yaşandığı Fethiye'deki bir buçuk aylık sürecimde burayı gerçekten kendim için rahatlatıcı ve yaşamak için sağlıklı bulmaya başlamıştım. Önceden İstanbul'dan başka yerde yaşayamam zannederdim, yine aynı düşünceyle Fethiye'ye gelmiştim. Hiçbir zaman, en azından orta yaşlarıma gelmeden önce, buraya bir emekli gibi taşınmam diyordum. Bir buçuk ayda iyice ısındım, düşüncelerim değişti.
Geniş aile üyelerimizle karşılaşmalarımızda bir hafta sonra gidecek gibi değil de daha 4-5 ay daha buralarda kalacak olmanın getirdiği duygularla daha fazla ve anlamlı iletişim kurdum. Şehri keşfetmeye daha çok zaman ayırıyordum. Burada yapacaklarım üstüne daha çok kafa yoruyordum. Birkaç gün kalıp tatil yapmak düşüncesi ilk defa yoktu. Onun yerine uzun süre kalacağım için yeni bir günlük hayat kurgusu yapıyordum. Doğa bana normalde olduğundan daha etkili ve farklı geliyordu. Etrafımdaki yeşilliğin etkisinin bende aslında zannettiğimden değişik olduğunu fark ediyordum. Hoşuma gidiyordu.
Bu yüzden bir evim olması, üstelik arazisi bize ait bir yerde, tamamen bana ait, geçici değil kalıcı bir evim olması fikri, beni beklediğimden çok daha fazla heyecanlandırdı. Buna çok şaşırıyordum. Mutlu olmaktan başka bir şey hissediyordum.
Evim Var Ama Bir Tuhaf
Bana ait bir ev. Benim evim ama bu kez gerçekten benim. Ailemle yaşamak, ev arkadaşlarıyla paylaştığım bir dairede yaşamak ve hatta tek başıma yaşadığım bir kiralık daire bile bana böyle hissettirmemişti daha önce. Önce planlanmadan buralara gelmiş bir şey yüzünden heyecanlandığımı ve bu heyecanın birkaç gün sonra söneceğini zannettim. Fakat gittikçe büyüyen başka türde bir şeydi bu. Alışkın olmadığım, sanki biraz farklı bir anlama sahip bir şey. Biraz romantik, edebiyatı yapılası bir şey ama sevmem ki öyle bakmayı da şeylere. Niye o zaman böyle düşünmek küçük ahşap bir eve?
Sonradan anladım.
ULAN BEN BİR YERE AİT HİSSETMEYE BAŞLAMIŞIM!
Comments